MODERN AKLIN AKILSIZLILARI
MODERN İNAÇLAR
Kilisenin akıl ve mantıkla sürekli olarak çelişmekte olan
inaçları ve bin yıldan fazla süren baskıcı, bağnaz, haksız uygulamaları
modernitenin varlık sebebi olmuştur. Modernite kavramı varlığını kiliseye borçludur.
Eğer kilise olmasaydı modern hayat tarzı ve zihniyet yapısı da olmayacaktı. Temel
olarak kilisenin karşısında olduğu düşünceyi benimseyen modernıte yaklaşık olarak
500 yılık bir zaman diliminde eylemlerini süreç olarak geçekleştirdi. Bununla
birlikte aydınlanma çağının temelleri atışmış ve bu durum rönasans ve reform
hareketleriyle büyük bir hız kazanmıştır. Modernite kilisenin bağnaz rejimine
karşı koyarak aydınlanma çağı filozoflarını; “Alçağı eziniz” felsefesiyle bir
araya getiren Voltarin’in alçak olarak belirttiği yapıdır kilise. Lakin bu
akımın peşindeki filozoflar genelleme yapan tutum içerisinde oldular. Hiçbir
şekilde herhangi bir ayrım yapmadan tüm dinleri, Kilise ve Katoliklik başlığı
altında birleştirdiler. Alçağı eziniz diye haykıran Voltaire diğer aydınlanma
filozoflarına göre ezilmesi gereken gelenek, dogmaları ve boş inaçlarıyla
Avrupa insanının kafasını tutsak etmişti. Bununla birlikte kilise güç kaybetmeye
ve kilise karşıtı kişilerin zafer naraları duyulmaya başlanmıştı. Bu
çığlıklardan biride Voltaire ye aitti. Aydınlanma çağı ile birlikte gelinen durumu
akılla açıklamak gerekirse Modernite özel anlamıyla da Aydınlanma insanlığı
eleştirel aklın kullanılmasıyla dinden, batıl inançlardan, gizemli güçlere ve
doğa güçlerine tabi olmaktan kurtarma idealine dayandı. Aydınlanmanın
akılcılığı dünyayı eski anlam düzeninden koparmış, büyüsünü yitirmiş bir
dünyaya dönüştürmüştür. Aydınlanma felsefesi akılcı olduğu kadar da bilimcidir.
Zira bilim aklın en mükemmel halini temsil etmektedir. Urgan aydınlanmanın
toplum üzerindeki yansımalarını anlatırken o dönem insanlarının kurdukları
düzen ve kendilerinden hoşnut toplumlarını kusursuz sanan, her alanda
başarılarına tam bir güven duyan, yenilik isteyen kişiler olarak tanımlar. Yaşadığımız
yüzyılda iletişim kanallarından da istifade etmek suretiyle sihir ve büyü
sinema, çizgi ve dizi filmler kanalıyla çocukların dünyasına da aktarılmıştır.
Özellikle büyücü karakterli sinema, çizgi ve dizi film kahramanların çocukların
zihin dünyasına tamamen tasavvurları oluşturacak şekilde sunulmaktadır. Bu
yolla çocuğa hem aklın üstünlüğü ve hem de metafiziğin anlamsızlığı
anlatılırken; öte yandan sinema, dizi ve çizgi filmlerle doğaüstü güçlere sahip
kahramanların ölümsüz oldukları empoze edilmektedir. Kahramanların büyücüler
seklinde idolleştirilmesi, çocuklar tarafından model olarak alınmalarını
kolaylaştırmaktadır. Bu modelleme ve taklit sonucu, kendisinde olağanüstü
güçlerin var olduğu düşüncesine kapılan çocuklar, büyücülerin tesirinde
kalmakta, gitgide bu durum insan ve dünya hayatını yöneten yegâne güç olarak
görülmeye başlanmaktadır. Medya aralarıyla yaygınlaştırılan modem büyücülük çocuklarda
hayatın zorluklarına karşı kolaycılığı telkin etmekte ve olan ileride hayatın
gerçekleriyle yüzleştikleri zaman ümitsizliğe düşmelerine ve içinden çıkılamaz
nice psikolojik sorunların dogmasına y#| açmaktadır. Bir çeşit modem
hurafecilik olan büyücülük tevhide dayalı inancının yıkılmasını beraberinde
getirmekte, hayatı anlamlandırmayan sahte inançların yolunu kolaylaştırmaktadır.
Süper kahramanlar dinlerin öte dünyasına itiraz ederken dünya cenneti vaat eden
modarnite, vaadinin aksine insanlığa iki koca dünya savası hediye edip,
yeryüzünü cehenneme çevirdi. Söylediklerine bir türlü gerçekleştiremedi; ne
dediyse aksi gerçekleşti. İnsanlara yeni bir umut vermeliydi; öylede yaptı ve
iblisin, şeytanın yerine koyduğu ve insanlık için kötülük odağı olan kişilere
karşılık, insanlık için umut ve kurtuluş aracı olan insan tanrılar üretti.
İnsanlık böylelikle süper kahramanlarla tanıştı. Bunu çoğunlukla çizgi
karakterlerle hayata geçirdi.(Celalettin Vatandaş-ın kitabından alınmıştır.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder